6 Mart 2016 Pazar

BÜYÜME AĞRISIMI,BEL FITIĞIMI?

Büyüme ağrısı mı, bel fıtığı mı?

Nöroşirürji Uzmanı Op.Dr. Cengiz Gölçek, genellikle yetişkinlerde ortaya çıkan bel fıtığının, 'büyüme ağrısı' ile karıştırıldığını ve çocuklarda da görülebildiğini söyledi.

Bel ağrısının, toplumun % 80'inde bulunabileceğini aktaran Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Cengiz Gölçek, "Beli ağrımayan kişiye adeta 'anormal' denir. Hatta o kadar ki bel ağrısı her sene ABD'de devlete 50 milyar dolara mal oluyor. Çoğunlukla bel ağrılarının sebebi her zaman bel fıtığı değildir. Yüzde 2'si bel fıtığıdır. Çocuklarda bel fıtığı, en sık ergenlik döneminde Bu durum, ergenlik dönemindeki aşırı hareketlilik ve omurganın hızlı büyümesiyle izah edilebilir. Bu dönemdeki bir çocukta bel ağrısı olduğunda başka hastalıklar bakımından da değerlendirilmesi gerekir" dedi.
Bazen ailelerin çocuklarında 'büyüme ağrısı' sandığı acı, bel fıtığı olabilir.Buraya alıntı girebilirsiniz.
Cengiz, normalde bel fıtığına 30-50 yaşlarında daha çok rastlandığını vurguladı.

ABD'de her yıl 13 bin 600 civarında çocuğun, bel ağrıları nedeniyle doktora götürüldüğünü aktaran Cengiz, "Bunların pek çoğu ağır çanta taşımak, ağır spor yapmaktan kaynaklanan bel ağrılarıdır" diye konuştu.

Bel fıtığının birtakım hazırlayıcı etkenleri bulunduğuna işaret eden Cengiz, bunlardan birinin yaşlılık olduğunu dile getirdi ve şunları kaydetti: "Nadir de olsa çocuklarda bel fıtığıyla karşılaşıyoruz. Ağır bir şey kaldırmak ya da ısınmadan spor yapmak, ters hareket, fıtığa yol açabilir.

HEMEN AMELİYAT YAPILMIYOR

Fıtığı, MR'da görsek bile çocukları hemen ameliyat etmeyiz. İki hafta yatak istirahati veririz, geçmezse 6 haftaya çıkarırız. Bunlarla da geçmiyorsa ameliyat ederiz. Ameliyat edilmedikçe büyük bir ihtimalle ağrısı geçmeyecektir."

Yılda ortalama 200 bel fıtığı ameliyatı yaptığı bilgisini veren Kuday, 2005'ten bu yana her sene 2-3 çocuğa cerrahi operasyon uyguladığını sözlerine ekledi.

Bel Fıtığı



Bel fıtığı, dünyada en sık rastlanan ve ameliyat gerektiren sorunlardan biri ancak teknolojideki gelişmeler, kısa sürede ayağa kaldıran, daha kolay ve daha kansız yöntemlere yeşil ışık yakıyor. Lazerli epiduroskopi bunlardan biri, öyle ki bel fıtığında geleceğin tedavi yöntemi olarak kabul ediliyor.

Teknoloji harikası icatlar bir taraftan hayatımızı kolaylaştırırken, diğer taraftan sağlığımızı bozuyor. Çünkü teknoloji sayesinde birçok işimizi oturduğumuz yerden, sadece parmaklarımızı kullanarak hallediyoruz. Yani artık daha az adım atıyoruz, daha az koşuyoruz ve daha çok hastalanıyoruz.

Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Op.Dr.Cengiz Gölçek e göre, hareketsiz yaşamın neden olduğu hastalıklardan biri de bel fıtığı, üstelik görülme sıklığı hızla artıyor: “Spor yapmadığımız, uzun süre aynı pozisyonda çalıştığımız bir günlük yaşam omurgamızı daha nazik hale getiriyor. Bana hep ‘niye bu kadar çok bel fıtığı var?’ şeklinde yöneltilen sorunun cevabı kısmen buradadır. Bir diğer sebep ise artık Manyetik Rezonans (MR) görüntüleme yöntemlerinin çok daha sık kullanılması ve eskiye oranla tanı konulmayan hastaların iyice azalması.”

“ÖNCE ZARAR VERME!”

Bel fıtığı tedavisinde pek çok branşın ortaya koyduğu çözümler bulunduğunu belirten ve “Hatta ülkemizde bilimsel olmayan uygulamaların da popüler olduğunu söylemek mümkün” diyen Karaoğlan, bilimsellikten uzak yöntemlerin hastada geri dönüşü olmayan hasarlara yol açabileceği uyarısında bulunarak tıbbın önemli meslek ilkelerinden birini hatırlatıyor:

“Bizim mesleğimiz, Hipokrat’ın deyişiyle “primum non nocere”, anlamı “önce zarar verme” demek olan temel bir ilkeye dayanır. Hastalarımızı ameliyat ederken bir yandan kaçınmamız gereken, tehlike oluşturabilecek durumları tespit etmekle uğraşırız. Yine de, yaptığımız girişimler belli düzeylerde riskler taşır. Cerrahi müdahalelerin kanama, enfeksiyon, sinir yaralanması gibi olası sonuçlarının hastaları tedirgin ettiğine ve bu yüzden tedavinin reddine sıklıkla rastlıyoruz. Bu yüzden, bazen cerrah için bile korkutucu hale gelen özellikleri içermeyen girişimsel yöntemleri geliştirmek durumundayız.”

Bel fıtığı tedavisinde amacın; hastanın konforunu artıracak daha küçük girişimsel yöntemlere ağırlık vermek olduğuna vurgu yapan Özel Melid Park Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Doktoru Op.Dr.Cengiz Gölçek e göre bu hastalıkta geleceğin tedavi yöntemi lazerli epiduroskopi.

RİSKİ EN AZ OLAN YÖNTEMLER TERCİH EDİLİYOR

Hastalıkta en çok tercih edilen ve dünya genelinde altın standart olarak kabul gören yöntemin mikrodiskektomi, yani mikroskop eşliğinde yapılan ameliyatla bel fıtığının temizlenmesi olduğunu belirten Op. Dr. C.Gölçek, bunun iyi bir teknik olmakla beraber bazı riskler taşıdığını söylüyor.

Minimal invaziv ifadesi, bir girişimin varlığını, fakat bunun vücuda en az zararla uygulandığını tarif eder.
TEDAVİDE MİNİMAL İNVAZİV YÖNTEMLER AĞIRLIK KAZANACAK

Bel fıtıklarında minimal invaziv yöntemlerin, mikroskopla yapılan ameliyatların aksine doğal anatomik boşluklar kullanılarak gerçekleştirildiğini aktaran Karaoğlan, “Uzun zamandır kullandığımız endoskopik girişimler, nükleotomi, nükleoplasti, lazer ve radyofrekans gibi teknikler bu prensibe dayanır. Buradaki amaç vücudun bütünlüğünü az etkileyen, komplikasyon oranı en düşük işlemi yapmaktır” diyor.

GELECEĞİN BEL FITIĞI TEDAVİSİ: LAZERLİ EPİDUROSKOPİ

Her iki uzmana göre de minimal invaziv yöntemler arasında en yeni ve gelişmiş seçenek; lazerli epiduroskopi.
Op. Dr. Cengiz Gölçek, yöntemin özelliklerini şöyle anlatıyor: “Epiduroskopun ucunda mikro-kamera, lazer portu ve enjeksiyon portu mevcuttur. Fleksible, yani ucu her yöne kıvrılabilen fiberoptik epiduroskop ile anatomik yapılar ayrıntılı olarak görüntülenerek video-kamera sistemi ile değerlendirilir, fıtıklara lazer uygulanarak, onların küçülmeleri sağlanır, yapışıklıkların mekanik olarak temizlenmesi sağlanır, sinir sıkışmaları düzeltilir ve ilaç enjeksiyonları yapılarak dokuların fizyolojik sağlıklarına tam olarak kavuşmaları sağlanır.”
Epiduroskopi, kuyruk sokumundan bir kateter ile girilerek bel fıtıklarına ve sinir sıkışmalarına müdahale etmeyi sağlayan bir yöntem.
ÖNEMLİ AVANTAJLAR SAĞLIYOR

Epiduroskopi 3 mm boyunda çok küçük bir açıklıktan girilerek uygulanıyor ve yara, dikiş, pansuman gibi durumlar söz konusu olmuyor. Lokal anestezi altında hasta uyanıkken yapılan yöntemin sağladığı avantajlar hakkında Op. Dr. Cengiz Gölçek’in tespitleri şöyle:

“Sadece bir girişimle bütün bel bölgesine, bu bölgedeki tüm fıtıklara müdahale edilebilir. Kemik yapılar ve kaslar etkilenmezler ve zarar görmezler. Kısa süreli bir yöntemdir ve yaklaşık 30 dakika sürer. Yalnızca fleksible fiberoptik endoskop kullanıldığı için sinir ve damar yaralanma riski yok denecek kadar düşüktür. Girişimden 4 saat sonra hasta yürüyebilir ve günlük yaşamına dönebilir. Epiduroskopi, fizik tedavi uygulamaları ve ilaçlardan fayda görmeyen hastalar için en son geliştirilen ve en ideal yöntem olarak düşünülmektedir.”

Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Cengiz Gölçek, daha önce bel bölgesinden ameliyat olmuş ancak şikayetleri geçmemiş ya da yeterince azalmamış hastaların da bu yöntemden çok yarar gördüklerini sözlerine ekliyor.


OMURGA SAĞLIĞIYLA İLGİLİ DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR

Omurga sağlığı ile ilgili doğru bilinen yanlışlar

Pek çok kişi bel fıtığı ve omurga ağrılarından dert yanıyor ve kimi zaman da doktora başvurmadan önce kulaktan dolma yanlış bilgilerle hareket edebiliyor. Ancak uzmanlar uyarıyor: Yapılan her yanlış hastayı daha kötü duruma sokabilir.
Omurga sağlığı ile ilgili doğru bilinen yanlışlar


Omurga sorunlarında doğru teşhis ve tedavinin çok önemli olduğunu ve hekime danışılmadan yapılan yanlışların kalıcı hasarlara yol açabileceğini söyleyen Beyin ve Sinir Cerrahisi Op. Dr. Cengiz Gölçek, omurga ile ilgili doğru bilinen yanlışları şöyle sıralıyor:

Ameliyat, bel fıtığı veya omurga kireçlenmelerinde son çaredir.

YANLIŞ: Sanılanın aksine, bazı durumlarda ameliyat ilk seçenek olabilir. Özellikle uzun süre devam eden şiddetli ağrılardan, ayaklarda kuvvet kaybından ve idrar kaçırmaktan şikayet ediliyorsa ameliyat tercih edilebilir.

Omurga ameliyatları çok risklirdir.

YANLIŞ: Günümüzde uygulanan yeni yöntemlerle risk oranı çok aza indirgenmiştir. Yeni teknolojilerle uygulanan ameliyatlarda yüzde 1 ‘den azdır.

Omurgamdan ameliyat olursam felç olurum.

YANLIŞ: Nöromonitorizasyon adı verilen sistemle ameliyat esnasında sinirlerin fonksiyonları sürekli kontrol altında tutularak sinirlerle ilgili gelişebilecek komplikasyonlar önceden önlenebilir.

Ameliyat sonrasında hastalığın nüks etme riski yüksektir.

YANLIŞ: Ameliyat sonrasında istirahat süresine uyulan hastalarda, kilo düzenlemesi yapılıp, düzenli egzersizler ve doğru oturup kalkma eğitimleri de verildiği takdirde, hastalığın yeniden nüks etme oranı yüzde 5’in altına düşer. Hangi yöntemle tedavi olunursa olunsun risk faktörlerinin azaltılıp hayatın ona göre düzenlenmesi gerekir.

Fizik tedavi ve egzersiz bel fıtığını tamamen yok edebilir.

YANLIŞ: Fizik tedavi ve diğer yöntemler orijinal halini kaybetmiş dokuyu eski haline sokamaz. Bu tür tedavilerde amaç kas ve eklemleri kuvvetlendirip vücut yükünü dağıtmaktır.

Bel fıtığında masaj ve bel çekme ile iyileşmek mümkündür.

YANLIŞ: Bu yöntemler fizik tedavi için de kullanılabilen yöntemlerdir ancak her hastaya göre farklı uygulanması ve hekim gözetimi altında yapılması gerekir. Dışarıda ehliyetsiz kişiler tarafından yapılan bu tür tedavi girişimleri yüksek risk taşır. Yanlış uygulanan bu tür girişimler sakat kalma ile dahi sonuçlanabilir.

Omurga problemleri kişinin zayıf veya kilolu olmasıyla ilişkilidir.

YANLIŞ: Omurga hastalıklarında kilo önemli bir etkendir. Ancak kas yapısı zayıf ama az kilolu kişilerde de bel fıtığı ve diğer omurga hastalıkları ortaya çıkabilir.
BEL VE BOYUN FITIĞINDA MODERN CERRAHİ YÖNTEMLER (Minimal İnvaziv Cerrahi yöntemler)

Minimal invaziv yöntemler büyük bir cerrahi müdahale gerekmeden basit pratik ve konforlu  yöntemleri içeren cerrahi girişimler için kullanılmaktadır.

Nükleoplasti:(Fıtığın küçültülmesi)


Disk içi basıncın azaltılarak düşük ısıda ablasyon teknolojisi kullanılarak hacmin azaltılarak sinir basısı bulgularının ortadan kalkmasını sağlar.her tür bel fıtığında uygulanmaz .Boyun fıtığında da uygulanabilir olması ciddi bir avantajdır.İyi seçilmiş hastalarda başarı şansı yüksektir ve %80 lere varan kalıcı iyilik hali sağlamaktadır. Ciddi bir komplikasyonu yoktur. Lokal anestezi altında uygulanan bu işlemin ortalama süresi yaklaşık yarım saattir ve hastalar işlem sonrası aynı gün evine gidebilmektedir. Bu terim daha çok küçük kesilerden girilerek yapılan cerrahi girişimler için kullanılmaktadır.

Transforaminal Endoskopik diskektomi:( Endoskop ile fıtığın alınması)

Bu cerrahi yöntemde sedasyon denilen sakinleştirme ve lokal anestezi kullanılmaktadır.Yüzüstü yatan hastaya yine floroskopi altında bel bölgesinin yan tarafından kalem kalınlığında bir endoskop yardımıyla girilerek diskektomi yapılmaktadır. Bu yöntemde de başarı oranı %90 lar düzeyindedir.ortalama işlem süresi 1 saat civarındadır.

Mikrolomber diskektomi:(Mikroskop ile fıtığın alınması)


Bu yöntemde bel bölgesinden uyuşturularak yada genel anestezi altında uygulanabilmektedir.operasyon öncesi ve sırasında floroskopi kullanılarak cerrahi giriş yeri belirlenmekte sonra işleme yaklaşık 2 cm lik bir giriş kesisinden endoskop yada mikroskopla girilerek devam edilmekte ve diskektomi yapılmaktadır. Bu cerrahi işlemdede başarı şansı % 95 lere kadar çıkmaktadır.

Perkütan lazer disk dekompresyon:(Lazer ile fıtığın küçültülmesi)

1980 li yıllarda uygulanmaya başlamıştır. intradiskal basıncın (fıtığın) lazer enerjisi ile azaltılması esasına dayanır. Daha çok protrüzyon annüler yırtık ve subannuler extrüzyon şeklindeki disk hernilerinde kullanılır. Başarı şansı uygun hastalarda % 80 dir. Komplikasyon oranı % 1 in altındadır. Floroskopi eşliğinde hastanın uyumasına gerek kalmadan perkütan girişim iğnesi ile nükleus pulpozusa girilerek basıncın lazer enerjisi ile düşürülmesi esasına dayanır. Bu intradiskal basıncı azaltarak sinir üzerindeki basının kalkmasını sağlar. İşlemden sonra aynı gün hastaneden çıkan hastalar 7 gün içinde işlerine dönerler.

Hastanemizde tüm bu işlemler uygulanmaktadır. Hastalara cerrahi tedavi gerekip gerekmeyeceği yada ne tür bir cerrahi tedavi gerekeceğinin belirlenmesi ayrıntılı muayene ve tetkiklerinin değerlendirilmesiyle mümkün olmaktadır.
Minimal İnvaziv Perkütan Diskektomi ile Bel Fıtığı Tedavisi

Hastanemizde alternatif olarak minimal invaziv perkütan diskektomi yöntemi ile cerrahi tedavi uygulanmaktadır. Bu yöntem ile hasta anestezi almaksızın skopi ile görüntüleme altında lokal anestezi kullanılarak cildten bir kanül yardımıyla sorunlu diske ulaşıp sinire baskı yapan bel fıtığı çıkarılarak tedavi sağlanabilmektedir.

Ağrıların giderilmesinde % 80 başarı sağlanabilen bu yöntem ile hasta 12 saat içerisinde taburcu olabilmektedir. Genel anestezi verilmemesi, açık cerrahi yara olmaması, komplikasyon oranının düşük olması hastanede kalış süresinin çok kısa olması ve 24 saat içinde hastanın işine geri dönebilmesi bu yöntemin avantajları yönünden dikkat çekicidir.

Bel ağrısı toplumun yaklaşık % 80’ini hayatlarının bir döneminde etkiler, bu durum hem işgücü kaybına hem de yaşam konforu açısından olumsuzluğa neden olur.

Bel ağrılarının % 90’ı bel fıtığına bağlı olmayan, kas ve yumuşak doku zorlanmaları ile açığa çıkan ağrılardır. Lomber strain olarak isimlendirilen bu ağrılar genellikle istirahat ve ilaç tedavisi ile geriler. Bel ağrılarının sadece %4-5’i bel fıtığı kaynaklıdır. İşte sorun olan da disk kaymasına bağlı olan bu tür ağrılardır ve cerrahi tedavi gerektirebilir.

Ameliyat korkusu hastaların tedavilerinde gecikme ve zamanında tedavi edilemediği için kalıcı sorunlara neden olabilir. Cerrahi dışındaki tedavi yöntemleri ile tedavi edilememiş bel fıtığında günümüzün en seçkin tedavi yöntemi mikrocerrahi ile diskektomi yöntemidir. Ancak uygun vaka seçimlerinde minimal invaziv peruktan diskektomi ile bel fıtığı cerrahi tedavisi uygulanabilir.

Op.Dr. Cengiz Gölçek
BEYİN VE SİNİR CERRAHİ UZMANI
Soğuk Hava Bel Fıtığını Tetikliyor!

Soğuk hava sadece nezle, ve grip gibi üst solunum yolları enfeksiyonlarından değil, omurga sağlığı açısından da risk yaratıyor. Bel ağrısına yol açtığı gibi dejenere olmuş omurgalarda bel fıtığını tetikleyebiliyor.

Soğuk havanın omurga sağlığı için tehdit oluşturduğuna dikkat çeken Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Cengiz Gölçek, “Eklemlerimiz zaman içinde çeşitli nedenlerde dejenerasyona uğradığı için aslında herkes az veya çok soğuktan etkileniyor. Ancak düzenli egzersiz yapmayan, fazla kilosu olan veya kireçlenme sorunu yaşayanların omurgaları soğuğa karşı daha dayanıksız oluyor. Bu nedenle belimizi soğuk havadan korumak çok önemli“ diyor.

SOĞUK HAVA, BEL AĞRISI NEDENİ!

Vücudumuzdaki birçok bölgede olduğu gibi, omurgada da yer alan eklemler yıllar içinde dejenerasyona uğruyor. Egzersiz yapmamak, kiloya bağlı olarak eklemlere binen stres ve ters hareketlerde bulunmak eklemlerin çevresindeki kasları ve bağları etkiliyor, kireçlenme oluyor, çevredeki kaslar zayıflıyor ve kasların boyu kısalıyor. Eklem ve çevresindeki tüm bu olumsuz değişimler “dejenerasyon” olarak adlandırılıyor. Kas ile bağların gerilmesine yol açan bir başka etken de; soğuk hava!

Soğuk hava nedeniyle kas ile bağlar gerilince, belde ağrı oluştuğunu belirten Op. Dr. Cengiz Gölçek, bel fıtığına dikkat çekiyor.

BEL FITIĞINA ZEMİN HAZIRLAYABİLİR

Soğuk havanın doğrudan bel fıtığına sebep olmadığını ancak eklemlerde sorun varsa, fıtığa zemin hazırlayabildiğini vurgulayan Cengiz, “Örneğin normalde yerden 5 kiloyu kaldırdığınızda belinizde hiçbir sorun oluşmazken, soğuk hava nedeniyle omurgada yer alan eklem çevresindeki kasların gerilmiş, kas boyu kısalmış ve gücünü yitirmiş olması nedeniyle bel fıtığı gelişebiliyor” uyarısında bulunuyor.

AĞRI VARSA, HAREKETTEN KAÇININ

Toplumda hareket etmenin bel ağrısına iyi geldiği yönünde yanlış bir inanış var. Sanılanın aksine hareket etmek, omurganın daha da stres altında kalmasına, zorlanmasına sebep oluyor. Bu nedenle beliniz ağrıdığında yapmanız gereken şey hareket etmekten kaçınmak ve doktorunuzla görüşünceye dek istirahat etmek olmalı. Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Cengiz Gölçek, bel ağrısı tedavisinin altta yatan nedene göre değiştiğini belirterek hangi yöntemlerin uygulandığını ise şöyle anlatıyor:

“Bel ağrısının yüzde 95’i soğuk hava ve belin kaldıramayacağı kuvvet altında kalması gibi mekanik nedenlerden kaynaklanıyor. Bu durumlarda medikal tedavi ve istirahat yeterli geliyor. Ancak kas gevşetici ve ağrı kesici ilaçlar gelişigüzel alındığında mide-bağırsak patolojileri gibi yan etkiye yol açabildikleri için doktor önerisi olmadan kesinlikle kullanılmamalı. Ağrıların yüzde 5 gibi küçük bir oranının nedeni ise bel fıtığı oluyor. Eğer ağrıya bel fıtığı veya kanal darlığı gibi patolojiler de eşlik ediyorsa, bu durumda cerrahi yönteme başvurmak gerekebiliyor.”

BEL FITIĞI TEDAVİSİNDE MİKRODİSKEKTOMİ YÖNTEMİ

Bel Fıtığı Tedavisinde Mikrodiskektomi

Ağrıya dayanabilirsiniz belki, ama ya sakatlığa?
İlerlemiş bel fıtıklarında, ağrının sürekliliği ve nörolojik hasar olması durumunda tedavi yöntemi cerrahi olabilir. Minimal invaziv cerrahinin günümüzdeki son aşamalarından biri Endoskopik Mikrodiskektomidir. Bu yöntemle, klasik cerrahiye göre daha kısa sürede günlük hayata dönülebilmekte ve bel konforu sağlanabilmektedir.

Toplumda çok sık rastlanan bel fıtığı, işgücü kaybı ve uzun süreli tedaviler nedeniyle en korkulan hastalıklardan biri kabul edilir. Oysa ki günümüzde, modern teşhis ve tedavi yöntemleri sayesinde iyileşme oranı başarılı bir noktaya gelmiştir.

Bel fıtığı nedir?
Bel fıtığı, insan omurgasını oluşturan kemiklerin arasını dolduran ve vücut yükünün dengeli olarak dağılmasını sağlayan, iki farklı kıkırdaktan oluşan diskin dış kısmının yırtılması ile sinir kanalına doğru taşması ve komşuluğunda bulunan sinirleri baskı altında bırakmasıdır.

Bel fıtığının belirtileri nelerdir?
En yaygın belirtisi bel ağrısı ve özellikle bacaklara vuran ağrıdır. Bunun yanı sıra daha uzun vadede özellikle bacaklarda, ayakta uyuşma, güçsüzlük, nadiren de olsa yanma ve iğnelenme şeklinde şikayetler görülebilir.

Her bel fıtığı hastası ameliyat edilmeli midir?
Bel fıtığı hastalarının büyük çoğunluğu tıbbi tedavi ile tedavi edilebilir. Hastalığın tedavisinde fıtığın derecesine göre çeşitli aşamalar vardır. Ameliyat tüm fıtık hastalarının yüzde 5 ile 10’una gereklidir. Ameliyatın gerekliliği konunun uzman doktoru tarafından belirlenmelidir.

Ameliyat dışındaki tedavi yöntemleri nelerdir?
Ameliyat gerektirmeyen hastalarda istirahat, ilaç tedavisi ve fizik tedavisi uygulanabilir, korse önerilebilir. Egzersiz programı ile de hastaya beli ergonomik kullanma öğretilmelidir.

Cerrahi tedavi ne zaman tercih edilir?
İlerlemiş bel fıtıklarında, ağrının hiçbir tıbbi tedaviye cevap vermemesi ve/veya nörolojik hasar olması durumunda tedavi yöntemi cerrahi olabilir.

Bel fıtığı cerrahisinin esası nedir?
Bel fıtığı cerrahisinin esası; omurga kemikleri arasında fıtıklaşıp omurilik ve sinir dokusu üzerine doğru yer değiştirerek sinir dokusunu baskı altında tutan fıtık parçasının çıkartılması, temizlenmesi ve sinir dokusunun rahatlatılmasıdır. Fıtıklaşan bu bölgeye ulaşmak için mutlaka bir cerrahi müdahale gereklidir.

Cerrahi tedavi yöntemleri nelerdir?
Günümüzde uygulanan cerrahi teknikler:
•Klasik diskektomi: Fıtık parçasının klasik cerrahi yöntemle çıkartılmasıdır. Açık cerrahi olarak bilinir.
•Mikrodiskektomi: Mikroskop altında, daha küçük bir cerrahi kesit açılarak yapılır.
•Endoskopik Mikrodiskektomi: Uygun vakalarda video-endoskop yardımıyla skopi altında gerçekleştirilir. Minimal invaziv cerrahinin günümüzdeki son aşamalarından birisidir. Translaminar ve transforaminal olmak üzere iki tiptir.

Bel fıtığı cerrahisinde, hastaya uygun ameliyat tekniğine karar verilmelidir. Her teknik, her hasta için aynı sonucu vermeyebilir. Fıtığa eşlik eden dar kanal, segmental instabilite, listezis gibi omurgaya ait diğer problemlerde ameliyat türü değişecektir.

Hasta, ameliyattan sonra ne zaman iyileşebilir?
Endoskopik Mikrodiskektomi yöntemi diğer yöntemlere göre daha küçük bir cerrahi müdahale olduğu için, hastanın iyileşmesi de rahat olur. Endoskopik Mikrodiskektomi yöntemiyle ameliyat edilen hasta, ertesi gün hastaneden taburcu olabilir. Masabaşı çalışanları 3-4 haftada, bedensel çalışanlar 4-6 haftada işlerine dönebilirler.

Erken teşhis neden önemli?
Erken teşhis, en kısa sürede uygun tedaviye karar verilmesini sağlar. Cerrahi tedavi gerektirmeyen hastalara bel ergonomisi öğretilerek ilerleme engellenebilir. Uygun bir zamanlama ile yapılan cerrahiden de hastanın faydalanma oranı daha yüksek olur. Hastalık belirli bir dönemi geçtikten sonra yapılan tedaviler ağrıyı geçirse de uyuşukluk, kuvvetsizlik ya da hastalığın diğer belirtileri tam olarak düzelmeyebilir. Bu nedenle, erken teşhis ve eğer gerekiyorsa erken cerrahi tedavi bel fıtığında oldukça önemlidir.